Twitterlarımızı kontrol ederken bana birkaç saniye içinde böyle birden bire bissürü tweet geldi. Rose'da tam o sırada kuş yuvasına dönmüş saçlarıma bakıp "Kafanda bir sürü Twitter kuşu var," dedi, sonra da bunu çizdim, baya güldük :3
-Del
Del deyivermiş;
Efendim, şimdi birkaç hafta kadar önce Rose hanımefendi bize geldi. "Ooo," dedik, "süper." Gezeriz, tozarız, denize gideriz, yazdığımız über geyik kısa film videolarını çekeriz, çoşarız koparız uçarız. ama ne yazık ki tüm bu planlar benim iş-kolik olma huyuma takılı kaldı ve biz koca 2 haftayı Bodrum'da eve kapalı geçirdik.
Meeh. Ama yine de eğlendik. (Eğlendik dimi?)
Steam-Stream adında bir projeye başladık, yarıladık, neredeyse bitirdik. Kafaları vodkaya gömüp radyoda elmalı, süprüzlü, vodkalı, kinky bearlı, sarhoj yayınlar yaptık. Arada düğüne gidip geldik, ama o macerayı başka postepisode'da yazacağız.
Rose konuşmuş;
İki hafta önce pat diye ortaya çıktı bu fikir;
R:"Anne! Ben Bodrum'a gidiyorum! Del'de kalcam!"
- Nerden çıktı? Ne zaman gitcen? Ne kadar kalcan?
R:"Neblim. Gidiyorum işte önümüzdeki üç gün içinde. Kalırım bi iki hafta."
- E iyi, düğüne de gidersiniz.
R:"Aaaa, eed."
Annemle aramızda geçen bu diyaloğun hemen ardından, uygun gün ve saatte biletim alındı, o gün ve saatte ben otobüsüme atlayıp uzak diyarlara doğru yola çıktım... Bodrum'a!
Daha önce Bodrum'a gitmiştim, bi gece falan kalmıştım, ayrıca bayağı küçüktüm beni bara falan almamışlardı, gemide uyumuştum. Odur yani. Bi de Bodrum Kalesi'ne gitmiştim evet onu anımsadım. Ama o kadar. Böyle beyaz, yeşil falan bir yer Bodrum. Güzel yani Antalya'dan sonra. Çarpık kentleşme diyarı burası ama konumuz o değil!
Sabah erkenden vardım Bodrum'a, biz Del ile böyle... 2006'daki beraber kalma maceramızdan sonra bi en son şubatta, İstanbul'da çok abuk bir biçimde karşılaşmıştık. [Kadıköy-Beşiktaş vapur iskelesinde. Yaaaa. Çok ilginç bi dönemdi o ama bu da başka bi macera.] O zamanlar gayet uzun saçlı falandı, ama bana "Kedi!" diye bağıran hatun gayet yeşil saçlı kuş yuvası taşıyan bir şeydi. Garipti yani. Sarıştık falan sonra eve gittik. Bişiler yedik [Korkmayın tüm günleri böyle ıncığına cıncığına kadar yazmicam]. Böyle, bizim beynimizdeki dişliler döndü durdu, gacır gucur. Zibilyon tane fikir, proje, resim, senaryo üretildi bu iki haftalık süre zarfında.
Dedik ki, gezeriz tozarız yüzeriz video çekeriz koşarız oynarız. Hatta belki kalede K.O.G.'u bile görürüz! [K.O.G. kısmı yalan, daha o zamanlar yoktu. Gerçeği vardı da K.O.G. yoktu.] Naptık? İşkolik Del beni odasına kitleyip zorla, gözümün yaşına bakmadan, açbilaç susuz eğlencesiz Steam-Stream üstünde çalıştırdı! ToT . (Del: ._. ama ama...) Bi ton yeni şey çizdim, hepsini tarayıp Lil' Sketchbook'a koycam (bi ara). Sonra düğüne gittik geldik, ben buketi tuttum. Sonra parıldayan vampirleri izlemeye gittik [GoGo Team Jacob!]. Kızarmış dondurma yedik, dolmuş şoförleriyle Del kapıştı, ben kaçtım. Bi ton güzel zıbıt aldım. Bi dışarı çıktık Del sürekli tanıdık birilerini gördü üç adımda bir yarım saatlik duraklamalar yaşadık. Falan feşmekan.
En sonunda intikam zamanı geldi! Geçen gün Antalya'ya geldik, Del'e bu sıcak ve nemli iklimde bin bir eziyetimle... eziyet edeceğim! 8D Mesela her sabah erken kaldıracağım (yalan). Her gün denize gidicez! Spor yapcaz! Kilo vericez! (Külliyen yalan). Hiç projelerle ilgilenmicez, hep dışarda olucaz! (bu da yalan, geldiğimizden beri dışarı çıkamadık bi. Yok, çıktık, pazara çıktık eve meyve sebze aldık. Sonra ben sızdım.) Gezcez, vitrin bakcaz! (Bunu yarın yapcaz....caz...caz...). Belki sinemaya da gideriz.
(Bana biz gene serin ve tatlı çift kişilik yumuş yataklı odamızdan çıkmicaz gibi geliyo ama neyse.)
Bakalım Antalya'da K.O.G.'u nerde göreceğiz =)
Bi de, bi de, yukardakini Del çizdi. O üstümdeki benim inek sayan koyunlu pijamam. Saçımdakiler de trademark kalem! 8D Bi de Del çok titiz bu yazım çizim işlerinde. Belki bişiler kaparım kendisinden. Hı? Hı?