Bir gezme, tozma ve etkinlik blogusu.

1 Temmuz 2010 Perşembe

Bir Fethiye Macerası : dı Düğün!

Kalpli kapımız ve biz!


Del mırıl mırıl bir şeyler gevelemiş;

Otoparktan bir adet kediyi alıp eve geldiğimizde, daha önceden bahsi geçen bir düğün dernek muhabbeti açıldı. Kedi yani Rose, başka bir kedi olan ÇikolatalıKedi'nin apar topar bir yıl kadar önce evlendiğini, düğününü de bu ay sonu (yani Haziran sonu) yapacağını söyledi. Nerde kalırız naparız, pansiyon ık bık derken ÇikolatalıKedi "Bungolov" dedi bizim de kafamıza yattı. Hoop diye Fethiye'de aldık soluğu, Bungolov'umuza yerleşti. Ufacık minicik bi' yerdi böyle çok şatafatlı değildi, yanındaki diğer bungolovlar daha kocama kocaman süslü püslüydüler. Ama olsun bizim bungolavımızın yeşil ahşap kapısında da minicik bir kırmızı kalp vardı (Bknz: Blog arkaplanı). Odada komik komik fotoğraflar çektik.

Çorap, hem de gözlü, ve ayak! (ve kapı! - Rose)

Attık kendimizi yatağa geyik üstüne geyik, fikir üstüne fikir, az uyukladık az sızdık derken pencereden Levithan Hatun kişisini gördük. Burada kesiyor ve o günün en bomba olaylarından birini aktarmak istiyorum; Leviathan ile ben yaklaşık olarak 2 sene önce İzCon'daki STALKER oyununda karşılaşmıştık. GM ortak arkadaşımızdı ve Leviathan ile çok iyi geçineceğimi düşünüyordu da. Öyle de oldu, biz feci sardık bir birimize ancak hatun kişinin MSN'e yüz vermemesi ve sadece facebooktan hayat belirtisi göstermesi sebebiyle (zira ben facebook kullanmamaktayım, inatla) daha sonraları sağlıklı bir ilişki götüremedik.

Sevgili bungolovumuzda duş alıp odamızda bendeniz havluyla dolaşırken kapı çaldı, Leviathan hatun kişisini odaya aldık. Hazırlanırken ayak üstü muhabbet ettik. Ben şimdi bakıyorum bu çıtı pıtı kılıklı şeye. Ya, diyorum, yüz tanıdık, ses tanıdık, dudak ve diş yapısıda tanıdık (hayır kendisine bademcik operasyonu düzenlemedim sadece ilginç görsel bir hafızam var), yahu nereden biliyorum ben bu hatunu! Dedim durdum, neyse sonra baş nedime hanımefendi kaçtı biz de hazırlanıp çıktık. Karşılama içkimiz vodka kavun idi, vodkaya aşık bir şahıs olarak bu beni pek keyiflendirdi daha içmeden (Rose: Arkadaşın favori quote'u Gark! Vodka zaten! xD). Sonra sahilde takıldık biraz Rose ile, çıplak ayak abuk Jedi ekşınları gerçekleştirdim.

Sonraaaaa ÇikolatalıKedi çok cici bir gelin olarak, baş nedime, sağdıç ve damat grubu içinde hep birlikte geldiler. Sözlerini okudular (onlar ayrı birer bombaydı) ve fotoğraf çekilmeye başlandı. O sırada bir an, Leviathan hatun kişisi yanımızda duruyordu ve ben yicek gibi onu süzdüm, çünkü aşırı tanıdık geliyor ve çıldırıyorum çıkaramadığım için?!! Üstelik o da bana, beni tanıyormuş gibi bakmıyor ama çok normal yani saçlarım kısa, kuş yuvasına dönmüş falan fistan. Neyse, "Levi" dedim ben buna, "senin meslek neydi?" zira biliyorum Leviathan hatun kişisi öğretmen idi. E doğal olarak Leviathan hazretleri "Öğretmenim," dedi, benim cevap, "Levi... biz tanışıyoruz. Tanışıyoruz biz!!!" Krizi geçirdim ve sonunda birbirimizi hatırladık...




Roselyn kişisi demiş ki;

Düğün dernek hobbidi! Ben çok üzülmüştüm düğün hafta içi ve gidemeyeceğim diye. Sonra Bodrum yolcusu olunca "aha biz gideriz ki düğüne!" dedim ve gittik de. Otobüs ile uzun bir yolculuk geçirdik, Yolculuk boyu uyumak yerine vıdı vıdı edip abur cubur yedik ve bir çok proje ürettik. Bir kısmını hayata geçirdik bilem, hohoho! Sonra indik, yemek yedik, binbir zorluk aşıp Sugar Beach Club'a ulaştık [Şugah!!!! xD]. Mekan süperdi, yeşillikler içinde ahşap bungalov bungolov her ne ise onlardan. Ben diyorum "Del, siz Levi'yle çok iyi anlaşcaksınız, çok şirin bişi o."

Hazırlık mazırlık derken vakit geldi çattı, Del sürekli "Ben bu kızı bir yerden tanıyorum," diyo, ben de "Tanıyosundur, mümkündür," diyorum. Sonra Çikokedi bizi "Hadi siz bara gidin, Thor beyler orda onunla da konuşun," diye sahildeki bara yolladı. Gittik, hemen kavunlu vodkalı kokteyller tutuşturdular elimize, Thor Bey kalktı hemen beni hatırlayıp, Del ile tanıştırdım onu. Düğün biraz geç başlayacaktı birileri geciktiği için, Thor Bey'le konuştuk muhabbet ettik, sonra sahile geçtik. Çok ilginç Steam-punk tadında şemsiyeler vardı. Gün batarken tören başladı, Çikokedi etekleri turkuaz gelinliğiyle geldi, arkasında Leviathan başnedimesiyle. Sonra yüzükler takıldı, fotoğraf seansı başladı. Bi ton fotoğraf çekildi çok güzeldi. Fotoğraf seansından sonra da yemek yeneceği için masalara geçildi. Masaların hepsi özenle Çikokedi'nin elleriyle düzenlenmişti; yıldız ve balıklı nikah şekerleri, davetlilerin isimleriin yazılı olduğu minik taşlar, masayı kaplyan deniz kabukları ve deniz yıldızları, Çikokedinin tek tek hazırladığı deniz yıldızlı peçetelikler, deniz kabukları desenli peçeteler... Her şey çok uyumlu ve çok güzeldi =)


Çikokedi'nin süper masa düzenleme zıbıtları ve nikah şekerleri! *.*
(Ama ama benim taşım Bodrum'da kaldı ;_; - Del)


Masamızda Ben ve Del, Levi bir de Burçin adında cici bir fotoğrafçı arkadaşımız vardı (orda tanıştık ama çabucak kaynaştık, çok cici kızdı). Çok güzel geyikler döndü gece boyu, biz de Levi ile uzun zamandır yapmak isteyip de yapamadığımız yüzyüze muhabbetlerimizi yapma şansını yakalamış olduk. Açık büfe ve barbekü yemekler yendi, kavunlu vodkalar içildi. Gece boyu süpriz üstüne sürpriz oldu (Çikokedi ve Thor Bey'in arkadaşlarının yazdıkları şarkı, açtıkları hediye hesap, yat şeklindeki pasta, elektrik kesilince giden müzik olsa da gelen dansöz...). Çok ama çok güzeldi! Çikokedi ve Thor Bey bol bol masamıza gelip bizle ilgilendi, bir ara Thor Bey'in viking biraderleri bizi dansa kaldırdı. Ben şahsen beni döndürürlerken havada uçuyordum!

Gecenin sonuna doğru toparlanıldı, Çikokedi gelin buketini atacaktı zira. Toplanıldı, Çikokedi bize arkasını döndü ve çiçeği fırlattı. Hop! Çiçek benim üstüme düştü, ben de yakaladım. Üstelik Çikokedi'nin dediğine göre ayakkabısının altından adım silinmiş. İMDAT!! Sıra bende mi yoksa! D:


Sarışıp iyi geceler diledikten sonra bungalovumuza çekilip sızdık. Sabah erkenden kahvaltıya kalktık, orda Çikokediyi gördük muhabbet ettik uzun uzun. Öğlen Bodrum'a döneceğimiz için erkenden check-out yapıp, otobüs saatine kadar olan kısmı Çikokedi, Thor Bey ve komple onların ailesi/arkadaşları ile sahilde oturarak geçirdik. Şimdi Fiji'ye taşınıyorlar, takı töreninde verdiğimiz sözü biraz gecikmli yerine getirebileceğiz sanırım :\



Del hanımefendi hazretleri lütfetmiş;

Ehehe, efendim bilirsiniz. Bizimkilerin geleneğine göre takı ya da para takılır gelinle damata. Birden herkes bir şeyler takmaya falan başlayınca, "a-ama biz bir şey almamıştık ki biz ama şey... ıııh," moduna geçtik. Rose pisiyle şöyle bir bakıştık, kafamızdaki çarklar gıcırdadı ve biz de onun eskiz defterinden bir sayfa yırtıp şöyle yazdık (aşağı yukarı hatırımızda kalan hali ile);

"We going to draw a picture as a gift, this piece of paper shows that it's a promise."

Türkçe meali; "Size bir resim yapacağız, bu sayfa da bunun sözüdür." Sanırım Çikolatalıkedi gelin ile Thor bey damatı orada ufak bir yardık, neyse sonra masamıza döndük filen feşmekan. Sohbet ettik, yedik, içtik. Rose kedisinin kucağına buket düşünce babamdan aldığım muzip damarım tuttu. Masadaki istiridye kabuklarının bir birine uyan iki tanesini aldım. Birinin içine Rose'un hamur silgisini yapıştırıp üserine de onun taktığı yüzüğü yapıştırdım. Bir de önünde diz çöktüm, deniz kabuğundan yüzük kutusuyla, şebekliğimizin haddi hesabı yoktu anlayacağınız. Elbette her şey muziplikten ibaretti. Ancak ben yabancı kesimin görüp eğleneceğini düşünürken, bu olayı gören Türk kesimi dağıldı. Hatta bize "evlilik ne zaman, çok erken olmasın" gibi sorular yönelttiler :P

Bu muzipliğin fotoğrafı Burçin tarafından belgelenmiştir amma ve lakin fotoğraflar henüz bize ulaş(a)madı.

Sonra bungolovumuza gidip yattık kalktık, Çikolatalıkediyi Thor beyleri ve onlarun soyunu sopunu gördük, oturduk sohbet ettik az tıkıntık. Akşam üzeri saatleri gelirkende Bodrum'a dönmek üzere yola çıktık.

Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, uyuduk uyandık, sızdık bayıldık derken babamla mesaj yoluyla ufak bir dialog geçti;

B for Baba, D for Del.


B:
"Nerdesiniz bitanesi?" (Bu tamamen sallamasyondur, ilk mesajı hatırlamıyorum. -Del)
D: "Avea Güvercinlik olduğunu iddia ediyor."
B: "Bak bakayım sağında solunda ne var? Binalar var mı?"
D: "Deniz var."
B: "Uleeyn..! Sağ tarafın tümüyle deniz zaten, böyle yanıt mı olur gari?"
D: "Solda da dağ var."
B: "İyi bak çevrene mutlaka az sonra Ananınkini de gördüğünü yazacaksın..!"
D: "Yok, baktım baktım göremedim valla. Ayrıca anamınkine gerek yok bende de aynı maldan mevcut."

Sonrası mağlum, Rose ile ben otobüste babam da bizi beklediği garaj yakınındaki cafede dağılmıştır.



Rose'un aklına gelmiş;

Bu muhabbetin üstüne benim aklıma Leviathan ile yaptığımız bir konuşma geldi. Telefonda konuşuyoruz, Levi hanımlar Ankara'ya yeni taşındı, çarşıda gezerken bulduğu ilk vakit beni aramış, hem konuşup hem gezmektedir. Bir an nerde olduğunu çıkaramaz.

L
for Levi, R for Rose.


L:
"Aman neyse, Muhafızı ararım, gelir beni alır.

R:
"Nasıl bulacak ki seni?"

L:
"Bulur bulur, yolu tarif ederim ona 'Muhafız gel beni al! Çöp kutusunun önündeyim! Arkamda da ağaç var!'"


Akabinde dağıldık tabi. Hey gidi günler.


Unutmadan, Fethiye'de K.O.G.'u hiç görmedik. Galiba Thor Bey ve düğündeki Viking soyu insanlarından korktu ya da Bodrum'dan ayrıldığımızı fark etmedi =)


Bodrum'da Del'in babası bizi aldı, eve gittik, sonra sanırım tıkınıp bir şeyler izledik ve sızdık...


Fethiye ve düğün macerası da burada biter...


Bol bol mutluluklar kendilerine <3


Grup fotoğrafı!!
Soldan sağa: Del, Rose, ÇikoKedi, Thor Bey ve Levi.



K.O.G.: Thor sizin kabusunuz olacak...! >.<


2 yorum:

  1. Ohaaaaaaaaaa çizim süper!

    Bu arada neden Thor bey falan diyor diye düşünüyordum, sonradan dank etti xD

    Levi şahsının görsel zekası pek gelişkin olmadığı için gördüğü yüzleri unutabiliyo. Bu arada halaaa inatla facebook almadın ama en azından blogun var, ulaşabiliyorum artık sana del ^_^

    YanıtlaSil